Bir masa,bir sandalye ve bir kitap.Pencereden cama vuran yağmur taneleri.Pencereden önce kalbinize çarpar…Biraz özlem.Bir kahve kokusu beraberinde gelen yalnızlık duygusu.Saatlerce kafanı kaldırmadan bir noktaya bakmalar.Sonra ben ne yapıyorum diyip irkilmeler -ama benim bir amacım var- şeklindeki iç konuşmalar…Saniyelerin geçmek bilmemesine inat,yılların hızlıca geçmesini kavrayamayış…ve bir tutam hüzün..Neye olduğunu bilmeden.ve yine yağmur.Durmaksızın devam eden.
Geçmişe özlem…çok geçmişe -en geçmişe- Sonra sessizlik -yağmur cama vurmaz- ama yüreğindeki yağmur sesi durmaz
Benliği kavrayamayış…hayatın anlamını sorgulamalar.Bitirmen gereken -kalın- kitapları bir kenara atıp -nereye bu gidiş- demeler…Her şeyi bir kenara bırakıp sadece susmak ve hiç bir şey yapmadan -kulağında o ilahi tını ile- yürümek…kaygısız,düşüncesiz ve …….
kitaplar,kampus,kahve,yağmur,zaman,hayallerim,ideallerim,ben,SEN,özlem……..
HEAVEN CAN’T WAIT HEAVEN CAN’T WAIT HEAVEN CAN’T WAIT
heaven can’t wait
güzel…çok kasma dost 😛 akışına bırak
…bana bu yazı çok kısa (ama uzun zaman gibi gelen)kaybettiğim birini hatırlattı…:( yaralarımı kanattın..ama ne diyelim güzel yazıyorsun..yigidoyu öldür hakkını yeme!! dua ile